... ve pembe bulut sardı onları

içi sıcacıktı ve akide şekeri kokuyordu...

koca

larız

kafa

biz

biz

Diken Dosya | 04 | Tarihten Günümüze İşkence | Maskeler

30 Ekim 2010 Cumartesi


Şu ana kadar karşılaştığım ve bir insan diğerine bunu nasıl yapar dedirten işkence yöntemleri arasında belki de en kabul edilebilir olanı maskeler olsa gerek. Tamam evet hiçbiri asla kabul edilebilir değil, ama insan doğası gereği kıyaslama yapmadan duramıyor.

Gelelim utanç maskesi olarak da anılan işkence maskelerinin hikayesine..
Bunların en yaygın kullanımı edindiğim bilgilere göre iki farklı amaca yönelikti : psikolojik ve fiziksel işkence. Kurbanlar hem halkın alayına sunuluyor, hem de fiziksel olarak işkenceye maruz bırakılıyorlardı.

Avrupa'da özellikle kargaşa dönemlerinde ifade özgürlüğünün kısıtlanması rutin bir polis göreviydi. (İfade özgürlüğünün kısıtlanmasıyla ilgili konuşurken geçmiş zaman kipi kullanmak gerçekten komik geliyor.)   Kraliyet ailesine hakarette bulunan ya da kafirlik yapan ağızlar demir maskeler ile susturuluyordu. 

 
Aynı şekilde, dışa kapalı topraklarda, dedikodu da sıklıkla ahlaka aykırı davranış olarak kabul edilmekteydi. 

  
Suçlular bu büyük kulaklı, büyük dilli ve çoğu zaman üzerlerinde " Dilini tutamayan hizmetçiye bu ağızlık ödünç verilirelecektir" tarzında yazılar taşıyan utanç maskeleriyle yaşayan karikatürlere dönüştürülüyorlardı. 


Bazı maskelerin içlerinde bulunan top ya da sivri dikene benzer aparatlar kurbanın ağzına ya da burnuna baskı yapmak suretiyle hem fiziksel acı veriyor hem de konuşmalarına ya da çığlık atmalarına engel oluyordu.



 
Maske tasarımları arasında özellikle uzun kulaklı olanlar ahmak sıfatını yüceltirken, büyük burunlu ya da domuz kafasına benzer maskeler de takan kişinin pis olduğuna dair göndermelerde bulunuyordu. Bazı arşivlere göre de büyük kulak ve dil ; dedikodu ve gürültüye karşılık gelmekte.



Şu ana dek yaptığım araştırmalar sonucunda, yaşadığımız topraklarda maske temelli gerek fiziksel, gerekse psikolojik bir işkence yönteminin varlığına rastlamadım... Bunun nedeni pek doğal olarak bu yönteme başvurulmamış olması olabileceği gibi, belgelendirilmemiş olması ya da alışıla geldiği üzre örtbas edilmiş olması da olabilir... 

Elinde bu konuyla ilgili metin, ya da benzeri bir kaynağı olan birileri var ise parmak kaldırsın lütfen :) 


İşkence maskelerinden bahsediyorken, edebiyat ve sinemadaki varlığına da değinmezsem çok büyük ayıp etmiş olurum sanırım..
  
İlk akla gelen tabii ki Alexandre Dumas 'nın "The man in the iron mask" romanı ve onun iki sinema uyarlaması. James Whale (1939) ve Randall Wallace (1998). 1998 yılındaki uyarlamada hatırlayacağımız üzre bebeto Leonardo Di Caprio, canımız ciğerimiz John Malkovich ve üstatlar Jeremy Irons & Gerard Depardieu yer almaktaydı.


 
1939  ~ James Whale

 
1998 ~ Randall Wallace


0 yorum gelmiş :):

Yorum Gönder